Bir pazar akşamı İstanbul dönüşü Düsseldorf'tan Hamm şehrine doğru hızlı trene bindim. Tren pek kalabalık değildi. Etrafımda yalnızca beş genç vardı.
Biri iki koltuk ileride
yüzü bana dönük, ikisi sol tarafımda karşılıklı oturuyordu. Biri arka sol koltuktaydı, diğeri de tam karşımda. Yaşlarını 16–22 arasında tahmin ettiğim ve birbirlerini tanımayan beş gencin ortak noktası, kulaklıkla müzik dinlemeleriydi. İster istemez insanın aklına bu gençlerin nasıl bir müzik dinledikleri sorusu geliyor.
Gençler sanki bir kaçış içindeydi. Hem vicdanlarından hem de dış dünyadan bir kaçış... Müzik kutsanıyor, ibadet neşvesiyle ona sığınılıyor ve mutlaka ondan bir şeyler bekleniyordu. Gürültüyle geçirilen bir zamanın nasıl heba edildiği hiç dikkat çekmiyordu. Zîrâ nefis; irade, akıl, his ve kalbden oluşan vicdan mekanizmasını nakavt etmişti. Beyindeki haz merkezi buna göre işlediğinden, vicdanın sesine kulak vermek imkânsızlaşıyordu belki de.
Yabancı kültüre ait müziklerin insan hayatındaki karşılığı nedir? Yani bu müzik türü insanda hangi boşluğu doldurur? Bu müziğe sığınanların hâli, sanki sağlam temelli iman ve inancın yitip gitmesini ve içte biriken öfkenin dışavurumunu haber veriyor. İnancın verdiği ümit ve kuvvetten mahrum olanlar, muhtemelen pop gürültüsüyle boğuyorlar insan olmalarını sağlayan lâtifeleri. Sağlıklarını hiçe sayma pahasına bu duruma düşmelerinin sebebi, bir mâneviyat eksikliği değilse nedir?
Mevlâna Hazretleri ney'in inlemesinden bahsederken onun aslî vatanına kavuşma arzusuna dikkatleri çeker. Tarih ve tecrübeler göstermiştir ki ney'in, insan ruhuna fısıldadığı nağmeler, insanı farklı âlemlere götürmektedir. Yani bir yerde ney insana içinin, özünün, vicdanının sesini dinletir. Peki, pop müziğiyle neyi dinliyor gençler? Onları alıp iç âlemlerine götürerek vicdanı ve kalbiyle münasebetini mi kesiyor? O gürültüde insan ne düşünür ve hangi tefekkür ufkuna yelken açabilir ki!
Küreselleşen dünyanın bütün toplumlara en müzmin hediyesi bu tekdüze müzik kültürüdür. İster Paris sokakları olsun, ister Addis Ababa'da bir okul, ister Astana'da bir eğlence merkezi, ister Berlin'in meşhur Türk mahalleleri, isterse de İstanbul'un kenar semtleri olsun fark etmez, gençleri birleştiren en önemli husus, dinledikleri müziktir. Tarihte dünya gençliğini bu kadar tesiri altına alan, İngilizceyi ortak dil hâline getiren başka bir akımdan söz etmek galiba mümkün değil. Peki, böylesine yaygınlaşan popüler müziğin, muhtevasını anlayan-anlamayan gençler tarafından cazip görülmesinin sebebi nedir? Gerçekte pop, rock, metal, rap, R&B ve hiphop türü müzik parçaları nelerden bahseder? Gençlerin psikolojisini ve sanat algısını değiştiren bu müziğin gerçek mahiyeti nedir?
Bütün pop şarkılarının üçte biri uyuşturucu, alkol ve sigaradan bahsetmektedir. Popüler müziğin bazı türlerinde ise alkol ve uyuşturucu daha fazla yer almaktadır. Bu bulgulara Pittsburgh Üniversitesi'nden Amerikalı bir araştırma grubu 2005 yılının en popüler 279 şarkısını inceleyerek ulaşmıştır. (Archives of Pediatrics & Adolescent Medicine)
Popüler müzik şarkılarının muhtevasına dâir araştırmanın ortaya koyduğu gibi, 15–18 yaş arası gençlerin günde ortalama 2,4 saat müzik dinledikleri tespit edilmiştir. Bu kadar çok dinlenen şarkılarla uyuşturucu ve alkol arasındaki bağlantı, dünya gençliğinin nasıl bir tehditle karşı karşıya kaldığını ortaya koymuştur. Zîrâ 279 şarkının 116'sının (% 41,6) doğrudan uyuşturucuyla ilgisi var ve çoğunda bizzat uyuşturucu zikredilmektedir. Rap müziğinin yüzde 77'sinde, hiphopların yüzde 20'sinde yine doğrudan alkol ve uyuşturucudan bahsedilmektedir. Uyuşturucunun yanısıra şarkıların çoğunda yine alkol ve marihuana (esrar) ilk sıralarda yer almaktadır. Ayrıca alkol ve uyuşturucunun konu edildiği şarkılarda parti, cinsellik, clique veya şiddet gibi konular da ağırlıklı olarak işlenmektedir.
Burada gençler, müziğin muhtevasını anlamasa bile, onların şuuraltlarına belli kavram ve çağrışımların girdiğini belirtmekte fayda var. Popüler müziğin pop, rap, rock gibi türlerini en azından, neticede bir şarkı, herkes dinliyor gibi basite almanın ve yeterince üzerinde durmamanın faturası yüksek olabilir. Araştırmacıların, popüler müziğin bu yönüne vurgu yapmaları ve toplumun dikkatini çekmeleri, bizim de meselenin üzerinde durmamızı gerekli kılmaktadır. Bilindiği gibi dinlediğimiz her şeyin şuuraltımıza tesiri vardır. Bu tür müzik türlerini dinleyen gençlerin, zamanla şuuraltları değişmekte sonra da davranışları bozulmaktadır. Bu değişikliği çoğu defa dinleyen kişi fark etmemektedir. İşittiğimiz şeyler dilimize, düşüncelerimize, hissiyatımıza tesir eder. O yüzden birçok kişi dinlediği müzik türünün zararlı olduğu söylendiğinde, kendisine olan tesirin farkında olmadığı için itiraz eder.
Bazı müzik kanallarında da sadece cinsellik, alkol, uyuşturucu ve şiddet gibi konuların ön plânda olduğu yayınlar yapılmaktadır. Meselâ 2009 yılında meşhur bir müzik kanalında, bir şarkıcı seyircileri açık açık şeytana tapmaya davet edebilme cüretini göstermiştir. Misâlleri çoğaltmak mümkün, ancak bu türlü müzikleri dinleyen birçok kişi aslında içinde olduğu süreci farklı savunma mekanizmaları ile inkâr etmekte ve giderek‚ anormal olan şeyler‚ normal görülmeye başlanmaktadır. Burada dikkati çeken husus, değer yargılarının zamanla erozyona uğramasıdır. Bu değer yargıları, dinlenen müziğin bakış açısına paralel olarak değişir. Çünkü dinlenen kişi, gencin önem verdiği kişidir. Müziği dinlemek dolaylı olarak, ben seni beğeniyorum mesajı ihtiva eder. Beğenilen kişilere benzemek, onların yaşadığı gibi yaşamak, konuştuğu gibi konuşmak zamanla kaçınılmaz hâle gelir. Bu sebeple dolaylı olarak model aldığımız kişilerin verdiği mesajları bilmemiz gerekir.
Yine çok dinlenen başka bir kişi şarkısında cinsellikten bahsederken, gençlerin değişmesi gerektiğini sıklıkla vurgulamakta, gençlerin şuuraltlarına ince mesajlar göndermektedir. Ahlâkî yapılanmanın mühim bir safhası olan ergenlik döneminde, cinselliğin ön plâna çıkarılarak gençlerin his ve düşünce dünyalarında karmaşaya sebep olmak, telâfisi zor problemlere yol açabilir. Onların o safhada kazanmaları gereken karakter özelliklerini menfî yönde değiştirebilir. Nefsî arzuların ön plâna çıkarılması, neredeyse yabancı kültürdeki müzik türlerinin tamamında sözkonusudur. Nefsinin istekleri doğrultusunda bir hayat anlayışını empoze eden ve bunu bir kültür olarak aşılayan müzik türleri vardır. Bu müzikler, kişinin kılık kıyafetlerinden günlük hayat tarzına kadar birçok alanda yavaş ve sinsi bir değişikliğe sebebiyet verir. Önceleri 'Ben dinliyorum ama onlar gibi düşünmüyorum.' diyen gençler, zamanla onlar gibi giyinmeye ve düşünmeye başlar.
Amerika'da zenci şarkıcılar genelde nasıl Gangster-Rap denen müzik türüne sürüklenip onunla özdeşleştiriliyorsa, Almanya'da da yabancı, bilhassa Arap ve Türk gençleri de Gangster-Rap'a yönlendirilmektedir. Meselâ bu müzik türünde rapçilerin şarkılarında genellikle cinsellik, şiddet, alkol ve uyuşturucu konu edilmektedir. Hattâ bazı rapçilerin müzik parçaları, aşırı şiddeti övdüğü için Almanya'da ancak 18 yaş üzerindekilere satılabilmektedir. Her ne kadar sözkonusu şarkıcılar, gençlerin problemlerini işliyorlar gibi görünse de, hiçbiri kişilik açısından örnek oluşturabilecek kişiler değildir. Gençlere mesuliyet duygusu verecek hiçbir husus, bu müziklerde mevzubahis edilmemektedir. Aksine bu tür müzikler, gençleri sadece öfke kusan, başkaldıran, birilerine isyan eden, sosyal sorumluluk üstlenmeyen, başarısızlığı meşrulaştıran ve böylece deşarj olup, rahatlayan bir ruh hâletine itmektedir.
Türkiye'de de popüler müziğin ulaştığı noktaya bakıldığında benzer motifleri görmek mümkündür. Düşünmeyen, tüketen, bohem hayatını yücelten, sorumluluktan uzak, sadece ânı yaşayan genç profiline doğru gidildiğini söyleyebiliriz. Bu tür gençler, içinde bulundukları yerlerde asi, kurallara baş kaldıran, otorite ile çatışmalı, sürekli eleştiren bir karaktere bürünmektedir. Aile içi diyalogları, arkadaş münasebetleri bozulmakta ve okul başarıları düşmektedir.
Velhasıl popüler müziğin önü alınamayacağına göre, alternatif bir mûsikî kültürünün geliştirilmesine veya mevcut müziğimizin sevdirilmesine ihtiyaç vardır. Fıtratın boşluk kabul etmeyeceğinden hareketle, muhtevasıyla ve formatıyla bizim diyebileceğimiz müziğimizi oluşturmamız ve gençlerimiz arasında yaygınlaştırmamız gerekir. Ayrıca müziğin nefsî ve vicdan mekanizmasıyla ilgili yönlerinin de olduğu unutulmamalıdır. Dinlenilen parça, nefsî tatmine yönelik ve dinin ruhuna ters ise, bunun insanın mâneviyatına zarar vereceği unutulmamalıdır. Dinlenmek, rahatlamak maksadıyla müzikte de seçici davranıp, zararlı alışkanlıkları işlemeyen, insanın ruh dünyasını dinlendiren ve yücelten müzik türlerini ve parçalarını seçmek gerekir. Dinlediğimiz müzik türünün dinimize, kültü-rümüze, mâneviyatımıza, aile yapımıza, kişiliğimize uygun olup olmadığını öncelikli olarak kontrol etmeliyiz. Elbette bu kadar zengin kaynakları olan Anadolu kültürü, kendi mûsikîsini ortaya çıkarma ve bağrında yetişen nesline sevdirme kudretine sahiptir.
yüzü bana dönük, ikisi sol tarafımda karşılıklı oturuyordu. Biri arka sol koltuktaydı, diğeri de tam karşımda. Yaşlarını 16–22 arasında tahmin ettiğim ve birbirlerini tanımayan beş gencin ortak noktası, kulaklıkla müzik dinlemeleriydi. İster istemez insanın aklına bu gençlerin nasıl bir müzik dinledikleri sorusu geliyor.
Gençler sanki bir kaçış içindeydi. Hem vicdanlarından hem de dış dünyadan bir kaçış... Müzik kutsanıyor, ibadet neşvesiyle ona sığınılıyor ve mutlaka ondan bir şeyler bekleniyordu. Gürültüyle geçirilen bir zamanın nasıl heba edildiği hiç dikkat çekmiyordu. Zîrâ nefis; irade, akıl, his ve kalbden oluşan vicdan mekanizmasını nakavt etmişti. Beyindeki haz merkezi buna göre işlediğinden, vicdanın sesine kulak vermek imkânsızlaşıyordu belki de.
Yabancı kültüre ait müziklerin insan hayatındaki karşılığı nedir? Yani bu müzik türü insanda hangi boşluğu doldurur? Bu müziğe sığınanların hâli, sanki sağlam temelli iman ve inancın yitip gitmesini ve içte biriken öfkenin dışavurumunu haber veriyor. İnancın verdiği ümit ve kuvvetten mahrum olanlar, muhtemelen pop gürültüsüyle boğuyorlar insan olmalarını sağlayan lâtifeleri. Sağlıklarını hiçe sayma pahasına bu duruma düşmelerinin sebebi, bir mâneviyat eksikliği değilse nedir?
Mevlâna Hazretleri ney'in inlemesinden bahsederken onun aslî vatanına kavuşma arzusuna dikkatleri çeker. Tarih ve tecrübeler göstermiştir ki ney'in, insan ruhuna fısıldadığı nağmeler, insanı farklı âlemlere götürmektedir. Yani bir yerde ney insana içinin, özünün, vicdanının sesini dinletir. Peki, pop müziğiyle neyi dinliyor gençler? Onları alıp iç âlemlerine götürerek vicdanı ve kalbiyle münasebetini mi kesiyor? O gürültüde insan ne düşünür ve hangi tefekkür ufkuna yelken açabilir ki!
Küreselleşen dünyanın bütün toplumlara en müzmin hediyesi bu tekdüze müzik kültürüdür. İster Paris sokakları olsun, ister Addis Ababa'da bir okul, ister Astana'da bir eğlence merkezi, ister Berlin'in meşhur Türk mahalleleri, isterse de İstanbul'un kenar semtleri olsun fark etmez, gençleri birleştiren en önemli husus, dinledikleri müziktir. Tarihte dünya gençliğini bu kadar tesiri altına alan, İngilizceyi ortak dil hâline getiren başka bir akımdan söz etmek galiba mümkün değil. Peki, böylesine yaygınlaşan popüler müziğin, muhtevasını anlayan-anlamayan gençler tarafından cazip görülmesinin sebebi nedir? Gerçekte pop, rock, metal, rap, R&B ve hiphop türü müzik parçaları nelerden bahseder? Gençlerin psikolojisini ve sanat algısını değiştiren bu müziğin gerçek mahiyeti nedir?
Bütün pop şarkılarının üçte biri uyuşturucu, alkol ve sigaradan bahsetmektedir. Popüler müziğin bazı türlerinde ise alkol ve uyuşturucu daha fazla yer almaktadır. Bu bulgulara Pittsburgh Üniversitesi'nden Amerikalı bir araştırma grubu 2005 yılının en popüler 279 şarkısını inceleyerek ulaşmıştır. (Archives of Pediatrics & Adolescent Medicine)
Popüler müzik şarkılarının muhtevasına dâir araştırmanın ortaya koyduğu gibi, 15–18 yaş arası gençlerin günde ortalama 2,4 saat müzik dinledikleri tespit edilmiştir. Bu kadar çok dinlenen şarkılarla uyuşturucu ve alkol arasındaki bağlantı, dünya gençliğinin nasıl bir tehditle karşı karşıya kaldığını ortaya koymuştur. Zîrâ 279 şarkının 116'sının (% 41,6) doğrudan uyuşturucuyla ilgisi var ve çoğunda bizzat uyuşturucu zikredilmektedir. Rap müziğinin yüzde 77'sinde, hiphopların yüzde 20'sinde yine doğrudan alkol ve uyuşturucudan bahsedilmektedir. Uyuşturucunun yanısıra şarkıların çoğunda yine alkol ve marihuana (esrar) ilk sıralarda yer almaktadır. Ayrıca alkol ve uyuşturucunun konu edildiği şarkılarda parti, cinsellik, clique veya şiddet gibi konular da ağırlıklı olarak işlenmektedir.
Burada gençler, müziğin muhtevasını anlamasa bile, onların şuuraltlarına belli kavram ve çağrışımların girdiğini belirtmekte fayda var. Popüler müziğin pop, rap, rock gibi türlerini en azından, neticede bir şarkı, herkes dinliyor gibi basite almanın ve yeterince üzerinde durmamanın faturası yüksek olabilir. Araştırmacıların, popüler müziğin bu yönüne vurgu yapmaları ve toplumun dikkatini çekmeleri, bizim de meselenin üzerinde durmamızı gerekli kılmaktadır. Bilindiği gibi dinlediğimiz her şeyin şuuraltımıza tesiri vardır. Bu tür müzik türlerini dinleyen gençlerin, zamanla şuuraltları değişmekte sonra da davranışları bozulmaktadır. Bu değişikliği çoğu defa dinleyen kişi fark etmemektedir. İşittiğimiz şeyler dilimize, düşüncelerimize, hissiyatımıza tesir eder. O yüzden birçok kişi dinlediği müzik türünün zararlı olduğu söylendiğinde, kendisine olan tesirin farkında olmadığı için itiraz eder.
Bazı müzik kanallarında da sadece cinsellik, alkol, uyuşturucu ve şiddet gibi konuların ön plânda olduğu yayınlar yapılmaktadır. Meselâ 2009 yılında meşhur bir müzik kanalında, bir şarkıcı seyircileri açık açık şeytana tapmaya davet edebilme cüretini göstermiştir. Misâlleri çoğaltmak mümkün, ancak bu türlü müzikleri dinleyen birçok kişi aslında içinde olduğu süreci farklı savunma mekanizmaları ile inkâr etmekte ve giderek‚ anormal olan şeyler‚ normal görülmeye başlanmaktadır. Burada dikkati çeken husus, değer yargılarının zamanla erozyona uğramasıdır. Bu değer yargıları, dinlenen müziğin bakış açısına paralel olarak değişir. Çünkü dinlenen kişi, gencin önem verdiği kişidir. Müziği dinlemek dolaylı olarak, ben seni beğeniyorum mesajı ihtiva eder. Beğenilen kişilere benzemek, onların yaşadığı gibi yaşamak, konuştuğu gibi konuşmak zamanla kaçınılmaz hâle gelir. Bu sebeple dolaylı olarak model aldığımız kişilerin verdiği mesajları bilmemiz gerekir.
Yine çok dinlenen başka bir kişi şarkısında cinsellikten bahsederken, gençlerin değişmesi gerektiğini sıklıkla vurgulamakta, gençlerin şuuraltlarına ince mesajlar göndermektedir. Ahlâkî yapılanmanın mühim bir safhası olan ergenlik döneminde, cinselliğin ön plâna çıkarılarak gençlerin his ve düşünce dünyalarında karmaşaya sebep olmak, telâfisi zor problemlere yol açabilir. Onların o safhada kazanmaları gereken karakter özelliklerini menfî yönde değiştirebilir. Nefsî arzuların ön plâna çıkarılması, neredeyse yabancı kültürdeki müzik türlerinin tamamında sözkonusudur. Nefsinin istekleri doğrultusunda bir hayat anlayışını empoze eden ve bunu bir kültür olarak aşılayan müzik türleri vardır. Bu müzikler, kişinin kılık kıyafetlerinden günlük hayat tarzına kadar birçok alanda yavaş ve sinsi bir değişikliğe sebebiyet verir. Önceleri 'Ben dinliyorum ama onlar gibi düşünmüyorum.' diyen gençler, zamanla onlar gibi giyinmeye ve düşünmeye başlar.
Amerika'da zenci şarkıcılar genelde nasıl Gangster-Rap denen müzik türüne sürüklenip onunla özdeşleştiriliyorsa, Almanya'da da yabancı, bilhassa Arap ve Türk gençleri de Gangster-Rap'a yönlendirilmektedir. Meselâ bu müzik türünde rapçilerin şarkılarında genellikle cinsellik, şiddet, alkol ve uyuşturucu konu edilmektedir. Hattâ bazı rapçilerin müzik parçaları, aşırı şiddeti övdüğü için Almanya'da ancak 18 yaş üzerindekilere satılabilmektedir. Her ne kadar sözkonusu şarkıcılar, gençlerin problemlerini işliyorlar gibi görünse de, hiçbiri kişilik açısından örnek oluşturabilecek kişiler değildir. Gençlere mesuliyet duygusu verecek hiçbir husus, bu müziklerde mevzubahis edilmemektedir. Aksine bu tür müzikler, gençleri sadece öfke kusan, başkaldıran, birilerine isyan eden, sosyal sorumluluk üstlenmeyen, başarısızlığı meşrulaştıran ve böylece deşarj olup, rahatlayan bir ruh hâletine itmektedir.
Türkiye'de de popüler müziğin ulaştığı noktaya bakıldığında benzer motifleri görmek mümkündür. Düşünmeyen, tüketen, bohem hayatını yücelten, sorumluluktan uzak, sadece ânı yaşayan genç profiline doğru gidildiğini söyleyebiliriz. Bu tür gençler, içinde bulundukları yerlerde asi, kurallara baş kaldıran, otorite ile çatışmalı, sürekli eleştiren bir karaktere bürünmektedir. Aile içi diyalogları, arkadaş münasebetleri bozulmakta ve okul başarıları düşmektedir.
Velhasıl popüler müziğin önü alınamayacağına göre, alternatif bir mûsikî kültürünün geliştirilmesine veya mevcut müziğimizin sevdirilmesine ihtiyaç vardır. Fıtratın boşluk kabul etmeyeceğinden hareketle, muhtevasıyla ve formatıyla bizim diyebileceğimiz müziğimizi oluşturmamız ve gençlerimiz arasında yaygınlaştırmamız gerekir. Ayrıca müziğin nefsî ve vicdan mekanizmasıyla ilgili yönlerinin de olduğu unutulmamalıdır. Dinlenilen parça, nefsî tatmine yönelik ve dinin ruhuna ters ise, bunun insanın mâneviyatına zarar vereceği unutulmamalıdır. Dinlenmek, rahatlamak maksadıyla müzikte de seçici davranıp, zararlı alışkanlıkları işlemeyen, insanın ruh dünyasını dinlendiren ve yücelten müzik türlerini ve parçalarını seçmek gerekir. Dinlediğimiz müzik türünün dinimize, kültü-rümüze, mâneviyatımıza, aile yapımıza, kişiliğimize uygun olup olmadığını öncelikli olarak kontrol etmeliyiz. Elbette bu kadar zengin kaynakları olan Anadolu kültürü, kendi mûsikîsini ortaya çıkarma ve bağrında yetişen nesline sevdirme kudretine sahiptir.